13 Aralık 2013

13 BLOG FIRTINASI GÜNÜ... HAYALLERİMİN EVİ





Böylesine yoğun olduğum bir güne tam da benlik diyebileceğim konunun denk gelmesinin bir anlamı olmalı. O nedenle tüm işimin bittiği ana kadar bekleyecek bu yazı...

Şimdi müsaitim tamamen...


Evettt Blog Fırtınası yazılarında 13. günün konusu " Hep hayalini kurduğunuz evde yaşıyor olsanız nasıl bir şey olurdu onu yazın."

Benim ilk lise yıllarında hayalini kurmaya başladığım bir ev var. Hemen hemen her gece o ev hayalimde bir dekordur. Yıllar ile birlikte sürekli geliştiririm evi. Bazı şeylerini sil baştan yaparım. Yılda bir kere muhakkak boya badana :)) 

Şaka bir yana hayalimdeki bu evi yaşadıklarım sonucu değişen hayata bakış açım şekillendirir. 

Mesela lise yıllarında hayal ettiğim ev ile şimdiki arasında epey fark var. O zamanlar tek katlı, içinde deneysel çalışmalarım için bir laboratuvarı olan bir evken şimdi gelişen ailem için iki katlı bir ev hayal ediyorum. O zamanlar çocuk odası hayal etmezken şimdi bir oğlum için oda tasarlıyorum hayalimde, bir de ileride doğarsa diye 2. ye... 

Artık bir hobi odam da var...


Kim bilir eğer hala hayalimdeki eve sahip olamamışsam ve hayaliyle yaşıyorsam yaşlılık yıllarımda torun torba için de bazı ekler yapabilirim. 

Ev meyilli bir arazide biraz. Oldukça geniş bir alanda kurulu... Arka bahçe kapısından çıkılınca taşlık, yosunlu bir sahile çıkıyor; illaki de iskeleye bağlı bir balıkçı teknesi... Eşimin tabii... Adı BORA







Bahçeye ana giriş kapısının önünde iki tane kocaman söğüt ağacı var... Dalları bahçe demirine yaslanmış tahta sıralara kadar sarkıyor neredeyse. Oysa demiştim eşime buda şunları diye ama yapmadı işte...

Giriş kapısı demirden, bahçe demirlerinde bir orman misali sarılmış hanımelleri, sarmaşık gülleri ve arap yaseminleri var... 


Kapıdan girince yer yer çimenlerin örttüğü bakın çim demiyorum çimen diyorum, çayırlık yani, kayrak taşları var...

Benim bahçemde çim yok. Her şey doğada olduğu gibi. Kimi otlar uzamış, kimileri cılız. Ne diyorduk kayrak taşlarından seke seke taa evin kapısına kadar gidebiliyorsunuz. Bu taşlardan yollar evin iki yanındaki bahçeye ve arka bahçeye kadar uzanıyor. Bahçe girişinden eve kadar olan kısımda envai çeşit çiçek ve süs ağaçları var. En sevdiklerimden. Çocukluğumdan beri gördüğüm ve hep hayran olduğum Ege çiçekleri. Nergisler, kayısı çiçekleri... Renk renk güller... İbrişim ağacı, manolya, gülhatmi, begonvil... Arada toprak saksılara dikilmiş başka bahçe çiçekleri de var; ancak hiç biri birbirinin aynı değil saksılar. Kimi mavi, kimi toprak rengi ve irili ufaklı, bir kaçı da kulbu kırılmış testiden.


Bir de tam ortada minniminnacık, kuşlar için havuz var. İçinde nilüferlerin yüzdüğü ve tabii temizlemeye vakit olmadığından mavi-yeşil alglerin cirit attığı bir havuz...





Evin sağ tarafındaki alanda nane, maydanoz, dereotu, roka, soğan, sarımsak gibi baharlı otları yetiştirdiğim tarhlar var. Sabahları tazecik koparıp yiyoruz işte. 

Burada ayrıca upuzun tellerde asılmış çamaşırlarım var. Evin çamaşır odası bu yöne bakıyor. Orada yıkayıp, kapısından çıkıp hemencecik asıyorum misss gibi sabun kokan, rüzgarda uçuşan bembeyaz çamaşırları...




Yok yok domates biber orada değil. Onlar sol taraftaki sebze alanında. Mevsimine göre şekillendirdiğim; enginarından, kuşkonmazına, patlıcanından biberine alabildiğine sebze. Çeşit çok ama her cinsten sayılı kök var...

Sol tarafta küçük barakamsı bir yapı var. Pis işleri orada yapıp mutfağımı da batırmıyorum böylece. Salçası, peyniri tereyağı... Birkaç kap kacak falan var işte...

Arka alanda bir havuz var gibi. Gibi diyorum çünkü bazen vazgeçiyorum... Hayalimdeki doğal kasaba evini bozar diye koymuyorum... Bazen de anam sıcaklardan yanarsak yaz günü çoluk çocuk eğlenir diye koyu veriyorum...

Evin arkasından taşlık, yosunlu sahile kadar olan geniş alan da ise bir sürü ağaç ve bir kaç asma var. En sevdiklerim... Zeytin, ceviz, limon, incir, kayısı, şeftali, nar, elma, armut, ayva, kiraz, vişne, muşmula...... Asmalar çardağa sarılı ve altında basma kumaştan minderleri olan bir sedir var. İşte burada, bu minderlerde oturup, öğlenleri kitap okumaya ve gözlerimin mahmurlaşıp kapanmasına da hiç karşı koyamıyorum canım...

Evimin alt katında geniş bir salon, kocaman bir mutfak,banyo,bir sürü dolabı, rafı olan kiler, çamaşır odası, kütüphane... 



ve arka bahçeye bakan bir hobi odam var. Dikiş makinem, yünüm, ipliğim burada...




Üst katta ise yatak odaları, banyolar falan...

Pencereler hep geniş ve ışıklı....

Perdeler basmadan, ben diktim...


Sahi bir mimar bulup çizdirsem ya ben bu bahçeyi ve evi...

Hoşçakalın...


Not: Fotoğraflar alıntıdır...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder