03 Ekim 2008

SENİ ZATEN ZOR BULDUM VE KAYBETMEYE HİÇ NİYETİM YOK.....

Yağmurlu bir gündü aksi gibi.

Önceden mailleşilmiş, randevu ayarlanmış, buluşma yeri ve saati belirlenmişti. Ama yağmur ikisinin de hesabında yoktu. Saatin 5 olduğu ve İstanbul'un cumartesi trafiği düşünülürse kızın belirlenen saatte orada olması imkansızdı.

Zaten heyecandan kızcağız yanlış otobüse bindiğini çok sonra farketmişti. Oysa buluşacakları noktaya çok daha kısa sürede gidebileceği bir kaç alternatif daha vardı. Biraz gerildi kız bu yüzden. Otobüs sıkışık, yağmurdan üstü başı ıslanan insanlar yüzünden nemli ve rutubet kokuyordu.

Hava kararmaya başladığı için kız otobüsün penceresinden yansıyan aksini inceledi telaşla. Bir yandan da gözü sürekli telefonunun saatindeydi. Özenle dalgalarını belirginleştiği kıvırcık ve gür saçları yağmurdan ıslanmış, rüzgarda işin içine girince tam bir felaket olmuştu. Oysa şirketten çıkmadan saçlarınının tam olmasını istediği gibi doğal, sade ama hoş olduğunu görerek gülümsemişti aynada kendine. Hatta hafif bir makyaj bile yapmıştı o gün alışılanın aksine. Zaten oldum olası cumartesi çalışmayı sevmezdi. Bugün çalışmıyor olsa ne kadar rahat hazırlanırdı randevuya. Sıkıntıyla "off" ladı. Bir yandan da değişik bir heyecan sarıyordu ve midesi ağrı ile bulanma arası kasılıp duruyordu. Yanındaki orta yaşlı çifte 3. belki 4. kere sordu. " Şey İncirli durağı..." "Tamam" dedi kibar adam gülümseyerek "Henüz gelmedik. Ben size haber vereceğim. Merak etmeyin."

2 aydır uzaktan birbirlerine yazmışlardı; ama seslerini, görüntülerini bilmiyorlardı. Ancak aralarında öyle güçlü bir çekim olmuştu ki. Aynı hayaller, hayata aynı noktadan bakış. Doğallık, sakinlik ve huzur istiyordu ikisi de. Birbirleri için yıllardır aradıkları insanlar olabileceklerine karar vermişlerdi uzaktan. Şimdi de sıra bunu gözleriyle görmeye gelmişti. Sanki yıllardır aşina oldukları insanlardı birbirleri için. Ya da kız öyle sanıyordu.

Onu seviyordu kız. Bunu henüz erkeğe açık yüreklilikle söyleyememişti ama bunu tüm benliğiyle hissediyordu. Çok sevildiğini de biliyordu. Sıcacıktı erkeğin içi de. Yoksa bu kadar heyecan neden olacaktı ki? 2 aydır yazıyor birbirlerini uzaktan da olsa tanıyor olsalar bile yüzyüze görüşme sıfırdan başlamak demekti.

En son maile telefon numarasını yazmıştı kız. Ararsa diye telefonunu sürekli kontrol ediyor, içten içe de sesini merak ediyordu. Bir yandan da heyecanı o kadar artmıştı ki erkek şimdi arasa ve "Kusura bakma ben gelemiyorum" dese çok sevinecekti. Heyecanla otobüsün yanaştığı durağın adına baktı. "İncirli" değildi. ....

Erkek de o sabah erken kalkmış, havanın yağmurlu olduğunu görünce sıkıntıyla esnemişti. Hiç sevmezdi traş olmayı. Aynada kendi yüzüne baktı. Kolonyayı bu kadar kullanmamalıyım artık diye söylendi. Saçlarını beyazlatıyordu kolonya. "Hay Allah" dedi "Şimdi yaşlı olduğumu düşünerek beğenmez bu kız beni" diye düşündü havluya yüzünü kurularken. Halbuki kızın onun beyazlaşmış ve yer yer seyrekleşen saçlarını okşamayı ve öpmeyi ne de çok seveceğini bilemezdi o zamanlar. Evinde minik bir misafir vardı geceden, uyanmış kocaman yeşil gözleri ile onu seyrediyordu. Gitti öptü minik prensesini. "Sence hangi gömleğimi giymeliyim" diye sordu yataktan inmeye çalışan minik prensesine. Koyu mavi gömleğini, bordo kravatını çıkardı dolaptan. Füme rengi pantolonu da giyince oda kapısından çıkmadan yakaladı minik prensesi. Bol bol öptü yanaklarından.

Onu bakıcısına bıraktı ve oradan doğru şirkete. Yoğun bir gündü. Yeni sezon gözlükleri alınmalıydı merkezden. Sonra onlara barkod verilecek sisteme girilecekti. Bir yandan da aklı son günlerde "radikam" diye sevdiği kızdaydı. O yüzden her girdiği kodu 2 belki 3 kere kontrol ederek giriyordu. Uzun planların ardından nihayet bugün radikasıyla buluşacak, fotoğraflarından görüp sevdiği, içinin ısındığı bu kızı yakından görebilecekti. Saate baktı 3'e geliyordu. Şimdi çıkması gerekti. Merkezden yeni gözlükleri seçecekti. Acele ile kıza yazdı. "Canım ben merkeze gidiyorum. Oradan okurum yazdıklarını"

Yağmur yolları arap saçına döndürmüş, Ataköy'e gelmesi planladığından daha uzun sürmüştü. Merkeze vardı. Gözlükleri seçti. Bir yandan da buluşma vakti yaklaştığı için gerildiğini hissetti. Bir sigara yaksam hiç fena olmaz diye düşündü. Arka tarafta depo olarak kullandıkları bölmeye geçti. Aynı zamanda patronun odası da orasıydı. Bilgisayarı görünce aklına geldi. Kızın numarasını almalıydı. Not etti dikkatle. Oradakilerle biraz sohbet etti. Yavaş yavaş çıkması gerekti. Daha ilk günden kızı bekletmemeliyim diye düşündü. Zaten yoğun programı yüzünden kız onun yanına geliyordu bir de bekletirse çok ayıp olacaktı. Arabaya gitti. Koltuğa oturunca aynaya şöyle bir baktı. Heyecanlımıyım diye sordu kendi kendine. Hayır diye düşündü. Yani evet aslında ama hayır... Kafası karıştı. İncirli durağının tam karşısındaki ışıklara gelince durdu. Arabayı park etti ve sevdiği kızı beklemeye başladı. Önce biraz arabada oturdu sıkıldı dışarı çıktı. Yağmur adamakıllı bastırmıştı. İri bir kaç damla gömleğini ıslatınca içeri girdi. Gelmeyecek mi yoksa diye düşündü. İlk defa çevireceği ama sonra hafızasına kazınacak numaraları çevirdi. "Alovv" neredesin gibisinden bir şeyler dedi. Karşısında biraz heyecanlı ve cılız bir ses "Alo" diye karşılık verdi...

Kız telefonu çalınca kurduğu düşlerden, minik bir sahil kasabasında henüz görmediği ama yıllardır tanıyormuşçasına sevdiği bu adamla kuracağı kalabalık aileyi, uzandığı divanda dizlerine yatan erkeğin seyrek saçlarını okşadığını ve öptüğünü düşlediği uykudan uyanıverdi . Numaraya baktı tanımadığı bir numaraydı, kayıtlı değildi. Heyecanlandı ve sesini kontrol edemeyerek acemi bir "Alo" dedi. Erkek nerede olduğunu sormuş ve o yolu tercih ettiği için yolu uzatacağını söyleyerek hafif sitem etmişti kıza. Kız 5 dk. sonra orada olacağını söyledi. Daha doğrusu öyle söylediğini düşünerek bir şeyler geveledi ağzında. Heyecanı daha da artmıştı. Yol şimdi bir köprü üzerinden aşağıya doğru kıvrılıyordu. Arkasında ayakta duran kibar adam kızın yavaşça omuzuna dokundu. "İncirli durağı burası". diye seslendi. Kız nazikçe gülümseyerek otobüsten indi. Serin hava yüzüne çarpmıştı. Etraf kapkaranlık olmuş yağan yağmurun oluşturduğu minik derecikler akıyordu. Erkeği aradı. Artık sesi titremiyor ve kendine güveni gelmişti. Sanırım serin hava iyi gelmişti heyecanına. Seni bekliyorum durağın karşısında ışıkların oradayım demişti erkek. Kız ışıklara gelince onu gördü uzaktan. Otomobilinden inmiş kızı bekliyordu. Bir an durdu kız. Ne kadar da sevimli görünüyordu erkek. Kızın içinden geçen koşa koşa yanan kırmızı ışığa aldırmadan karşıya geçip boynuna sarılıvermekti erkeğin; ama yapmadı. Gülümseyerek gitti erkeğin yanına. Öptüler birbirlerini yanaklarından. Nazikçe kapıyı açtı erkek kıza.

-"İşte ben" dedi. "Ben Al... Din..... tam karşındayım" dedi erkek. "Nasıl farklımıyım fotoğraflarımdan".

-"Pek değil" diye yanıtladı kız. Heyecanı daha da artmıştı. Araba ne hoş kokuyor diye düşündü. O arabaya her binişinde derin derin koklayacaktır kız erkeğin kokusuyla karışmış otomobil kokusunu bilhassa.

-"Sen aynısın" dedi erkek. "Aynı fındık burun, kırmızı minik dudaklar, minicik çene, güzelim saçlar..."

Kız utanmıştı bu sözlerden. Daha doğrusu erkeğin ona böyle demesi çok hoşuna gidiyordu ama utanıyordu yine de.

-"Biz hep böyle arabanın içinde mi oturacağız?" diye fırçaladı bir güzel erkeği.

Erkek biraz bozulur gibi olmuştu. Elbette güzel sevdiğini arabada ağırlayacak değildi. Zaten o da heyecanlıydı ama ne gereği vardı ki şimdi bu azarın. Hay Allah...

Az ileride minik şirin bir pastane vardı. Oraya götürmeyi düşündü erkek sevdiği kızı. Arabayı biraz ileriye park etti. Sonra arabadan indiler. Kız heyecanlı ve dalgındı. Az kalsın karşıdan gelen araba çarpıverecekti ona. Erkek nazikçe kızın belini kavradı ve onu geriye çekti.

-"Seni zaten zor buldum ve kaybetmeye hiç niyetim yok. Biraz dikkatli ol" diye gülümsedi yemyeşil güzelim gözlerinin içi büyük bir şefkatle parlayarak .

Kız da kocaman gözlerini erkeğin yeşil gözlerine dikerek baktı ve ona içinden dolup taşan sımsıcacık bir gülümseme ile karşılık verdi.

Bu her ikisi için de "Seni seviyorum" demekti...

9 yorum:

  1. Bence sen hep yazi yaz..Ama yazinin arasina bir kac tane de internetten resimler koysan daha renkli olurdu. Yazilarin super, okudugumu bilmeni istedim.

    YanıtlaSil
  2. Canımmmmmmmmmmmm hayırlı olsun çok sevindim senin adına. Güzel anılarını ekle sen hep.

    Sık sık yaz artık lütfen.

    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. Zor bulunan şeyler kıymetli olur.

    YanıtlaSil
  4. okurkennn şok oldum resmenn aynı hikayee, aynı yerr yuh dedim yhanee bu kadar benzerlik olurr..=)) dewamı yok mu yhaa güzeldii böyle alışmıştım okumayaa enn enn sonunu çok merak ettim acaba o da benm sonuma benziyor mu =))

    YanıtlaSil
  5. okurkennn şok oldum resmenn aynı hikayee, aynı yerr yuh dedim yhanee bu kadar benzerlik olurr..=)) dewamı yok mu yhaa güzeldii böyle alışmıştım okumayaa enn enn sonunu çok merak ettim acaba o da benm sonuma benziyor mu =))

    YanıtlaSil
  6. Muhtemelen benziyordur. :)) Hem sizin hikayeniz nasıl sonuçlandı ki?

    YanıtlaSil
  7. bu hikaye eskide, daha güzel daha yeni bir hikaye istiyorum ben artık, hem mutlu bi sonu da olsun artık...
    R.P. (sen bilirsin beni)

    YanıtlaSil
  8. Sn Mahzun Prenses sizden menemen yemeği konusunda fikirler almak istiyorum..
    ben bu menemen yemeğini profesyonelce yapıp satmayı düşünüyorum ilk adımı "menemenci" isim hakkını alarak yaptım mümkünse tanışabilirmiyiz.
    cantes34@hotmail.com

    YanıtlaSil