25 Nisan 2013

HELAL GIDALAR ve GIDA TERÖRÜ...




Selamlar dostlarım. 

Her gün yeni bir haber ile gözümüzü açıyoruz şu günlerde. Hassas olanların gönül tellerine dokunan, bir yandan da yükünü tutmuş Dünya yansa umurunda olmayacakların zerre-i miskal kadar gündeminde olmayan konular... Bar bar bağırıp, çar çar çağıranlar... Alkış tutup, takdir edenler...

Gel gelelim bir konu var ki; sadece insan vicdanına bırakılamayacak kadar hassas. Kadın, erkek, ana, baba, çoluk-çocuk, Müslüman, Hristiyan, kel, kör.... tüm toplumu birebir etkileyen bir mesele. Sonuçları bazen anında, bazen yıllarla çıkıyor. Belki bir sonraki nesli bile etkiliyor.

Popüler deyimiyle "Gıda Terörü"

Gıda sektörü içinden gelen biri olarak bu konuda bildiklerimden sonra, basında çıkan haberlerden etkilenmemem mümkün değil. 

Firmalara güvensizlik had safhada. Sağlıklı beslenmek ve çocuğumu sağlıklı beslemek adına sürekli farklı alternatifler peşindeyim. Haa bu konuda "takıntılı bir manyak mısın?" derseniz tabii ki o kadar da evhamlı değilim. Ancak insanın yediklerinin tüm sağlığını ve yaşam biçimini, hatta fikirlerini bile etkilediğine inananlardanım. 

Kayınvalidemin meşhur deyimiyle at yiyen, at; domuz yiyen domuz gibi olur...

Göz göre göre, katkı maddeleri ile yapaylaştırılmış, içeriğinde bir öğütülmüş gömlek düğmesinin yer almadığı ne idüğü belirsiz şeyleri yemem de yedirmem de alimAllah. 

Aktif çalıştığım dönemlerde Gıda Güvenliği ve Gıda kalitesi üzerine epey tecrübem oldu. Bir çok denetim geçirdim, denetimlere gittim, sertifikalar aldım. Hatta bazıları çok büyük firmalardı. Şimdilerde de evden hazır bir çok ürüne giren katkı maddeleri üzerinde araştırmalar yapıyorum. Yani bir anne ve ev hanımı olmanın dışında Gıda sektörü konusunda 2-3 kelam edecek düzeye geldim sanırım. 

Sizlere tavsiyem hazır şeyleri çok tüketmemeye gayret edin. Bu günümüz koşullarında çok da olası değil, biliyorum. Onca dediğim şeye rağmen ben de tüketiyorum yeri geliyor. Çocuklarınızın bilhassa sınırlı tüketmelerine önem gösterin. En önemlisi de neyi tükettiğinizi bilin. Etiketleri okumayı öğrenin. 

Aldığınız ürünün kalite belgeli olması yüzde yüz olmasa bile bir nişan olsun sizin için. Geçerliliği ve bilimsel temeli olan bir çok denetim kurumu var başta TSE olmak üzere. Bunları araştırıp bu firmalardan belgeli olan ürünleri almaya özen gösterin. Hazır bir ürün satın almak istediğinizde en az katkı maddesi içereni alın. Örneğin puding alacaksanız sadesini tercih edin, çilekli ya da muzlusunu değil. Kokulu, renkli şeylerden uzak durun.

Falan filan çok detaylı ve uzun bir konu bu. Merak edenlere yazarım sonra ayrıntılı. 

Son zamanlarda bilhassa muhafazakar çevrelerce rağbet gören " HELAL GIDA" kavramını duyar oldum çokça. Geçenlerde bu konuyu araştırdım detaylı, Helal gıda sertifikasyonu yapan ve muhafazakar çevrelerin kabullendiği bir kuruluşun üst düzey sorumluları ile görüştüm geçenlerde uzun uzun. 

Anlattıkları çok ilgimi çekti. Açıkçası konuyu araştırmazdan evvel helal gıdayı genelde domuz eti ve türevi katkıları içermeyen gıdalar olarak algılamıştım. Ancak yaptığım araştırma ve görüşmem sonunda aslında farklı güzel noktalara da temas ettiklerini gördüm.

Görüştüğüm kişi  Gıda Üretimi konusunu sadece İslam fıkıhı, haram ve mekruh çerçevesinde değerlendirdiklerini ifade etti. İnancımıza göre de "helal" olan pis ve sağlığa zararlı olamaz değil mi?

Helal sertifikasyonu yapan kurumlar (ki TSE'de sertifika veriyor) bu konuyu biraz da ciddi bir vicdan meselesi yapmışlar. Helale haram, harama helal demenin ağır bir yükümlülük ve sorumluluk olduğunun bilincindeler. Umarım ballandıra ballandıra anlattıkları gibi titiz , detaylı ve kurallara uygun denetim yapıyorlardır. 

İslam inancına göre domuz eti hassas bir konu olduğu için aslında biraz bunun etrafında dönüyor çoğu kural, ama GDO, insan sağlığına zarar veren katkılar, süreçler vs. de denetleniyor. O nedenle et ve tavuk üreticileri daha bir detaylı inceleniyor ya da incelenmeli. Örneğin tavuk üretim tesislerinde elle tek tek kesim yapılıp, kameralarla detaylı inceleme yapılıyormuş. Ne kadar inanmak istesem de bu bana çok olası gelmedi maalesef. Günde binlerce belki daha fazla tavuğu tek tek kesmek bir hayli masraflı ve teferruatlı. Türkiyenin en büyük tavuk üretim çiftliğinde çok bilgilendirici bir gezi ve denetim esnasında görmüştüm makine ile kesimi. Ben gözümü kırpana kadar belki on tavuk kesiliyordu. 

Tarım ve Sağlık bakanlığının mevzuatı,  ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi ve diğer kalite sistemleri, GDO, katkı maddeleri gibi unsurları gözardı ediyor. Üretilen ürünün hijyen kurallarına uyması yeterli bu sistemlere göre. Helal Sertifikasyon ise bu noktayı da denetleme konuları içine alıyor; ama bu hangi kapsamlardadır, yöntem olarak bilimsel dayanakları nedir o konu biraz havada kalmış anladığım kadarıyla.

Helal Sertifikasyon şimdilik kaba hatlarıyla kulağa hoş geliyor teorik açıdan, ancak uygulamalar nasıldır, denetleyen kişiler  yine insan olduğu için ben yine de çok çok güvenip araştırmaktan vazgeçmeyin derim. Çiğ süt emdik neme lazım... :))

Bu konuda dikkatimi çeken bir diğer konu da muhafazakar olduğunu saklamayan, ortada bas bas ilan eden bir çok büyük firma hatta bunlar et, süt ve türevleri ürünleri ürettikleri halde bu belgeye neden sahip değiller? Acaba sertifikanın çok da bir hükmü mü yok mu? Ya da daha vahimi bu firmalar bu işin koşullarına aykırı mı üretim yapıyorlar. Tartışmaya çok açık bir  nokta bu.



Gelelim konuyu toparlamaya. Bilimsel terbiye almış, sektörü bilen, aklı başında, vizyonu geniş ve inançlı bir insan olarak yediğim ve yedirdiğim her besinde vicdanlı ellerden çıkmış, doğal, hijyenik, besleyici, saf, lezzetli, ekonomik vs vs unsurlara dikkat ediyorum. Her ürünü analiz edemeyeceğimize göre bize beyan edilenleri, etikette yazanları ya da satıcısının söylediklerini baz almak zorundayız. 

Tüketeceğim ürünü satın alırken, yukarıda saydığım kriterleri bana sağlayan her türlü destekleyici sisteme ISO, Helal sertifikasyon, Tarım Bakanlığının denetim Belgeleri  vs OK. diyorum. Ancak benim için hiçbiri tek başına yeterli değil. 

Evet bir ürün Gıda Güvenliği açısından sıfır riskli, yüzde yüz hijyenik olabilir ama içinde GDOlu soya varsa neyleyim ben onu. Ya da yüzde yüz heladir, tavuklar elle kesiliyordur ama bilinçsizce antibiyotik ve büyüme hormonu verilmişse napayım kesenin besmelesini....

Kısacası yine net bir çözüm ve gönül rahatlığı yok anlayacağınız. Yapacağımız kendi aklımızla, bilgimizle en temiz, en besleyici ve en doğalını bulmak. Tabii ekonomimiz çerçevesinde. Eh artık yerken de bir besmele çekersek helalinden sofradan kalkarız inşallah :))

Yediğimiz içtiğimizin şifasını bulmak ve ağız tadımızı kaybetmemek dileğiyle...


............................................................................................................

31.05.2012 TARİHLİ YAZIMIN GÜNCELLENMİŞ HALİDİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder