05 Mart 2007

GİTTİM - GÖRDÜM - DÖNDÜM

Merhaba sevgili dostlar...


Kucak dolusu sevgiler getirdim. Çandarlı rüzgarına fısıldadım tüm iyi dileklerimi sizler için de. Belki benden önce ulaştı tüm bu iyi dilekler...Sağlık diledim hepimiz için ve de mutluluk. Sonra da düşündüm ki hep bizi sevenlerle ve sevdiklerimizle olalım ve hiç ayrılmasak ne güzel olurdu değil mi diye...

Nereden başlasam bilemiyorum. Öyle güzel, öyle büyüleyici geçti ki günlerim. 3 güne sığdırmaya çalıştım özlemini duyduğum her şeyi. Şimdi de sizlere anlatacağım. Çok cömertti ama İzmir. Beni hiç üzmedi...














Yalancı bahara aldanmıştı erikler en çok ona üzüldüm.


Topraktan en önce çıkana ödül mü veriliyor sanıyor bu papatyalar anlamadım gitti. Yol kenarlarında, kırlarda, zeytinliklerde ve her yerde. Topladım ben de bol bol. Kaynatıp suyunu içmek, tonik olarak yüzüme sürmek ve saçlarımı yıkamak için.
Sonra dağ taş Karabaş otu ile doluydu. Çandarlı dağlarında o kadar çok ki bu ot. Gözlerinize inanamazsınız. Lavantaya benziyor ama kokusu o kadar güzel değil. Faydaları da çok.
Sonra dağ laleleri, hindibalar nazlı nazlı uyanıyor gibilerdi.
Arap sümbülleri de bütün bahçeleri doldurmuştu. Bizim bahçede de birkaç tane gördüm. Yazlıkların bahçelerini bilirsiniz yazın hep bakımlı ve süs bitkileriyle doludur; ama kışın kimsecikler kalmayınca mevsimlik çiçekler solar ve yerlerini bizim yabani dediğimiz aslında oraların gerçek sahibi otlara bırakırlar. Arap sümbülleri de böyledir işte. Yaza kadar hüküm sürerler yazlıkçıların bahçelerinde. Taa ki yazlıkçılar gelip cicili bicili çiçekleri ekene kadar.. Laf aramızda ben hiç koparttırmam annemle babama yabani bitkileri bahçemizden. Onlarla aramda gizli bir bağ var...Baksanıza kim kıyabilir bu yeşile, kırmızıya, sarıya ve mora...





Sahilde yürüdüm bol bol. Derin derin nefes aldım. Yanaklarım kızarana kadar rüzgara döndüm yüzümü.
Yazın sereserpe bikini ile dolaştığınız yerlerde atkı, eldiven ile dolaşmak o kadar garip geliyor ki insana. Güldüm halime. Dalgaları seyrederken daldım gittim uzaklara, eskileri düşündüm, geride bıraktıklarımı ve yanıma kalanları. Hep mutluluk vermiyorsun bak Çandarlı. Hüzünlendirdin beni diye de sitem ettim laf aramızda...



Eski sokak aralarında turladım. Sadece ben vardım sokaklarda ve tüm tatil boyunca bana eşlik eden gürültücü köpekler. Bazen rüzgar da eşlik etti bize; ama köpekler kadar kadim dost olamadı bana...











Evettt gelelim balık maceralarına;

Rüzgar var diye balıkçılar yanaşmadılar beni yanlarına almaya. Me. de yoktu, yurtdışında o da. Söz aldım ama yaz başında av yasağı başlamadan alacaklar beni yanlarına. Denizci sözü verdiler hem de. Ama onlarla sohbet ettim uzuuun uzuun ve fotoğraflarını çektim...


Anneanneme de uğradım. O hasta şimdi; uzunca bir zamandır çok hasta. Neler neler yapar bize o. Ben gidiyorum diye de havuç marmelatı yapmış. Çok beğendiğimi söyleyemiyeceğim ama kokusu, görünüşü hoştu çok. Eee bir de benim için yaptığını duyunca gözüm kapalı yedim bitirdim hepsini. Aşure de vardı. Onu da anlatacağım sonra size...



Son gün annemin yaptığı tarhanadan içtim bahçede. İçine de bahçeden topladığım arapsaçı ve nanelerden attım. Biliyor musunuz tadı hala damağımda ve kokusu da burnumda...


Offf doyamıyorum ben İzmir'e...

Sevgiler, mutlulukla kalın...

10 yorum:

  1. Canim yaa,
    ne güzel anlatmissin Izmir`i yine, okumaya doyamadim, hüzünlendim. Sen hic degilse arada gidip hasret gideriyorsun ya ben ne yapayim bazen senede bazen 2-3 yilda bir görüyorum cennetimi.
    Anneannene de allahtan acil sifalar diliyorum. Onlara birsey olmasin onlar bizim herseyimiz.
    Öpüyorum canim hoscakal...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili mahzun Prenses, bir yandan Kirac'tan Makperi dinlerken, diger yandan yazinin her bir kelimesini uzerine basa basa okudum. Ozlem cektigin, gormedigin zamanlar izmir'i dusundugun o kadar belli ki. Ancak uzun sure ozlem ceken biri, bu kadar guzel yazardi. Diline saglik, kalemine saglik. Hic olmazsa, aksam otobuse bindiginde sabah Izmir'desin. keske benim de o imkanim olabilseydi:(( Anneannene ise acil sifalar diliyorum, sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  3. Canım benim, öncelikle ananene çok geçmiş olsun. Umarım en kısa zamanda iyi olur...

    Ne güzel anlatmışsın.. Gezip gördüğün yerleri .. Şiir gibi okudum...

    İnsan sevdiği yerlere gidip geri döndüğünde oraları ne kadar özlediğini daha bir farkediyor yeniden ve sanırım daha fazla ağır basıyor hüzün ...

    Sımsıcak sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Ah,prenses...aynen gezindim ben de sessiz Ilica sahilinde. Degil insan köpekler bile yoktu. Fakat nedense bos halini daha cok seviyorum. Deniz, gök, sahil hepsi benimmis gibi geliyor. Bazen bencil miyim diye düsünüyorum. Fakat sonunda buldum. Bencil degilim, doganin hoyratca kullanilmasina karsiyim! Benimkisi hüzün degil, kizginlik galiba!!!
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. merhaba, canım blogumda seninle ilgili minicik bir süpriz var ... :))

    YanıtlaSil
  6. Ege'nin baharını özlemişim, gözlerimi kapatınca aklıma geldi o güzellikler. Çok teşekkürler paylaştığın için.
    Tijen

    YanıtlaSil
  7. Merhaba güzel dostlarım;

    Aslıcığım,
    Teşekkür ediyorum anneannem için bulunduğun iyi dileklere. Seni üzmem istemem elbette; belki okudukça bir nebze olsun hasretin diner. Hem sana bir şey söyliyeyim mi böyle hasretlik girince araya inan daha bir kıymetli oluyor herşey. Öpüyorum çok seni.

    Tubacığım;
    Kıraç'tan makber süper bir seçim olmuş benim kah hüzün, kah özlem içeren bu yazıma...Anneannem adına sana çok teşekkür ediyorum. Duygularımı anladığın ve hissettiğim bu duygu yoğunluğuna ortak olduğun için çok mutlu ve hafif hissettim kendimi. Öpüldün kocaman...

    Sevgili TaTa;
    Bence bencil falan değilsin. Sadece benimsediğin toprakları koruma içgüdüsü insana böyle davranmayı gerektiriyor. Ben hüzünlüyüm dedikçe bana kızıyorsun. Hatta bir keresinde "prensesi sevdim ama mahzun hoşuma gitmedi. İzmirliler mahzun olamaz" demiştin. Ben düzen bozulunca hüzünleniyorum, sen kızıyorsun. Annem gibisin aynı...Öpüyorum seni...

    Sevgili Zerrinim;

    Anneannem bu iyi dilekleri aduydukça inan çok mutlu oldu. Bir kere daha teşekkürler. Yüreğimden geçenleri olduğu gibi yazdım. Benim kalbimden seninkine doğru yol buldu duygularım demek ki...Aslında artık hüzünlü olmak istemiyorum. Korkuyorum bu mahzunluk yapışıp kalacak diye...

    Minik süprizini gördüm ve çok çok mutlu oldum. Sen ne tatlısın öyle demekten de kendimi alamıyorum. Öpüyorum seni kocaman kocaman...

    Sevgili Tijen;
    Dilim döndüğünce, kalemim yettiğince anlatmaya çalıştım sevdamı. İnan yaşadıklarım çok daha şahaneydi. Ben de seni burada Mahzun Prensesin sayfasında gördüğüm için çok mutlu oldum. Teşekkür eder ve tatlı yanaklarından öperim...

    Mutlulukla kalın...

    YanıtlaSil
  8. Ağlamak istiyorummmm ve de aslında ağlıyorum! Canım ya bir çırpıda nasıl okudum İzmir'imi,sanki ben de dolandım seninle ,gezdim,tarhana çorbasından bile içtim anneciğinin.Anneanneciğine de çok üzüldüm.Acil şifalar diliyorum.Yazmak istediğim çok şeyler var ama çok etkilendim yine yazdıklarından,sonra yine devam ederim.İçten sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Deniz;

    Ağlama ama lütfen. Üzülme sen. Belki bundan sonra hasretimi daha espirili bir dille anlatmalıyım. Bu arada Asya'nın doğum gününü bir de buradan kutluyorum.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Mahzun Prenses, yazın Ayvalık'a gittim, oraya çarpıldım.
    Sonra Sabah Gazetesi'nde mehmet Yaşin ile Atlas Dergisi'nden bir yazar Çandarlı'yı anlatmışlardı, okudum. Ne diyorsun, çok sevdiğin belli ama orad akalınır mı? Ayvalık'ı seven orayı da sever mi? Gelişmiş bir yer mi? Ban İzmirli bir arkadaş olarak bilgi verebilir misin?
    Sevgiler!

    YanıtlaSil