15 Mayıs 2008

ALLAH KAVUŞTURSUN....






Bugün anne ve babamı güzel ve güneşli günler dileyerek Çandarlı'ya uğurladım.

Son bir haftadır zaten dillerinden düşmüyordu bahçemiz, erikler, deniz, dağı taşı sarmış kır çiçekleri ve orada ailece geçirdiğimiz güzelim günler.

Ekim'e kadar doyasıya İzmir'in ve Çandarlı'nın tadını çıkaracaklar karı koca.

Biliyorum sürekli akıllarında biz olacağız her güzel anda. "Keşke çocuklar da burada olsa" diye hayıflanacaklar. Aslında benim de içim nasıl gümbür gümbür atıyor "ÇANDARLI" diye. Ancak iş güç, gidilmiyor işte her istenilen anda.

Sanki ben de onlarla gidiyormuş gibi hayal kurdum biraz.

Önce yol kenarında biten hayıtlara takılır gözüm. Eğer yerli yerinde duruyorlarsa mutlu olurum. Hatta bir sene onlardan koparmak istemiştim arabadan iner inmez. Babam azarlamıştı beni sanki çocukmuşum gibi. "Dikkat et düşeceksin elinde çantalarla" diye.

Sonra kocaman okaliptüs ağacına selam verir ve üzerinde öten kuşlardan selam alırım.

Bahçe kapısından girince valizleri kapının önüne; aksi gibi evin kapısının ağzında anahtarlarla boğuşan ve kış boyu pas tutan kilidi açmaya uğraşan babamı kızdıracak şekilde atıveririm resmen. Hemen ön bahçeye koşar eriklere bakarım. Kayısılara, şeftalilere...Orada 27 yaşında olduğumu unutuveriyorum sanırım.

Çandarlı pazarından aldığım sarı bir gül var. Delice bir gül ve kokusu da aynen haşlanmış makarna gibi :)))))) ama bence çok özel. Ne sırlarımı biliyor da her Mayısta yaprak yaprak açıyor. Onu koklarım hemen. Sonra limon ağacına bakarım güzelim çiçeklerini okşarım usulca. Bir tane hanımeli bir tane de yasemin koparıp takarım saçlarıma. Çam ağacının boyuna bakar, hiç meyve vermeyen inciri severim.

Bahçemizde kimselerin koparmasına izin vermediğim yaban otlarına bakarım gururla. Kır çiçekleri, Ege otları ve ayrıklar. Hatta yabani otların bir çoğunu dağlardan ben toplayıp diktim bahçeye. Nasıl da parlak ve alabildiğine yeşiller. Oysa yazlıkçıların bahçeleri traşlı futbol sahaları gibi. Benim bahçem benim gibi yabani, el değmemiş ve çok renkli. İçinde ne gizli otların, böceklerin çiçeklerin olduğunu sadece o bahçeye girmeye cesaret edenlerin bileceği....

Neyse bu hayal böyle uzayıp gidecek anlaşılan. Daha daracık güzelim sokaklar, masmavi deniz ve deli rüzgar var. Balıkçılar, bitmek bilmeyen sohbetler ve mabedim dağlar....

Uyanıverdim hülyalardan.

Anneciğimi ve babacığımı sana emanet ediyorum Çandarlı. Onlara bunca yıl bize olduğun gibi cömert ve misafirperver ol.

Senin gözün aydın, bizi ise Allah kavuştursun......

4 yorum:

  1. Ayrılıkları anne ve babalar pek fark ettirmezler ama içlerinin burkulduğunu fark ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar güzel bir anlatım olmuş Prensesciğim, açıkcası ben de okurken senin yaşadıklarını hissettim.

    Allah kavuştursun, en kısa süre de gerçekleşmesi dileğiyle...

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Allah kavustursun canim.
    Ben kimim acaba. Sana ilk yorumu yazan Asli´yi hatirliyormusun?
    Ne zamandir pek firsat bulup nete giremiyorum. Yazmayali cok zor bir hamilelik gecirdikten sonra 6 ay önce yakisiklimi yakisikli oglusumu aldim kucagima.Eeee annesini hic bos birakmiyor sagolsun.
    Darisi senin ve tüm anneligi tatmak isteyenlerin basina...
    Hoscakal...

    ASLI

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Punto Amcam yerden göğe haklısın. Bunu ben de hissediyorum.

    Elitcim; güzel yorumun için teşekkür ederim.

    Seni nasıl unutabilirim ki Aslı'cım. Çok sevindim arada sayfamı okuyor olmana. Oğlunla sana güzel günler dilerim...

    YanıtlaSil