Sakin, huzurlu bir tatildi geçirdiğim.
Aylardır özlemle beklediğim neler yapacağımı, nerelere gideceğimi bitmek bilmeyen uzun listelere yazdığım bir tatil.
Son günlerde rüyalarımda bile görür olmuştum rüzgarlı burnu, balıkçıları ve akşam üzeri sakince kendimi dinlemek için oturduğum "yalnızlar" iğde ağacının altını....Sahi neleri atlattım ben o ağacın altında. Bazen yalnız başıma bazen en yakın dostum, canım kardeşimle. Hala kafamı kurcalayan bir şey varsa eğer oraya giderim toplamak için zihnimi...Yine oradaydım, yine düşündüm.
Bir de kardeşimle dedikodu yapmak için oturduğumuz bir bank var belediye parkında çam ağaçlarının altında. Geçerken oraya da gülümseyerek baktım. Sokakta dökülen lokma kuyruklarından alınan koca bir kese kağıdı lokma ile, ellerimiz yana yana ne dedikodular yapmıştık bu bankta. Ben geçerken yaşlı bir amca oturuyordu o bankta, yanında da minik bir kedicik. Selam verdim amcaya o da kendi şivesiyle "merhabeyin" dedi elini başına götürerek.
Balıkçı dostlarımla sohbet ettim. Ağlarını tamir ediyorlardı. Beni tanımayanlar şöyle bir göz ucuyla baktılar bana "acaba kim ola ki bu meraklı kız?" diye. Tuttukları balıkların fotoğraflarını çekerken gururla anlattılar bana bu sezon av maceralarını. Ne ilginç hikayeleri var, onların ağzından dinlemek ise çok daha güzel. Şiveli konuşmaları, taklitleri sarıveriyor insanı. Seneye yeniden görüşmek üzere diye uğurladılar beni bir torba dolusu sarı kanat, melinos ve çipura ile....
Biz de tuttuk kardeşimle bol bol....
Bahçemle ilgilendim, sarı ayçiçekleriyle konuştum, koruklardan koparıp koparıp yıkamadan yedim anneme inat. Şeftaliler daha olmamıştı yetişemem onlara ama mis gibi kokularını kokladım derin derin. Çiçekleri suladım, ağaçların dibini çapaladım. Domatesleri topladım....
Güzel yemekler yaptım. Ne kadar basit ve bir o kadar da keyifli kasaba hayatı.
Dört gözle beklediğim Cuma günü geldi sonra... Cuma günü Çandarlı'nın pazarı vardır. Yaylayurt köyünden, Bergama'dan, Menemen'den, Emiralem'den, Dikili'den pazarcılar gelir. Tazecik sebzeler, mis kokan peynirler, leziz zeytinyağları ve cıvıl cıvıl bir renk cümbüşü... Pazara gitmeyi çok severim bu yüzden. Her gördüğünü alası gelir insanın. Eller kollar dolar... Bazen alacağım hiç bir şey yoksa da sadece bu cümbüşü izlemek adına giderim pazara. Tezgahların arasında dolaşır, sohbetleri dinler, fotoğraf çekerim doyasıya.
Buz gibi serin denize girip sımsıcak kumlarda nasıl uzandığımı da söylemeliyim size. Yediğim dondurmalar, güzel aile sohbetleri, dostları ziyaret bende kalan hoş anılar.
İşte böyle tatlı, böyle huzurlu, böyle mutlu geçti tatilim....
Seneye bıraktığım gibi güzel bulabilmek dileğiyle veda ettim Çandarlı'ya...
Sevgiler
Aylardır özlemle beklediğim neler yapacağımı, nerelere gideceğimi bitmek bilmeyen uzun listelere yazdığım bir tatil.
Son günlerde rüyalarımda bile görür olmuştum rüzgarlı burnu, balıkçıları ve akşam üzeri sakince kendimi dinlemek için oturduğum "yalnızlar" iğde ağacının altını....Sahi neleri atlattım ben o ağacın altında. Bazen yalnız başıma bazen en yakın dostum, canım kardeşimle. Hala kafamı kurcalayan bir şey varsa eğer oraya giderim toplamak için zihnimi...Yine oradaydım, yine düşündüm.
Bir de kardeşimle dedikodu yapmak için oturduğumuz bir bank var belediye parkında çam ağaçlarının altında. Geçerken oraya da gülümseyerek baktım. Sokakta dökülen lokma kuyruklarından alınan koca bir kese kağıdı lokma ile, ellerimiz yana yana ne dedikodular yapmıştık bu bankta. Ben geçerken yaşlı bir amca oturuyordu o bankta, yanında da minik bir kedicik. Selam verdim amcaya o da kendi şivesiyle "merhabeyin" dedi elini başına götürerek.
Balıkçı dostlarımla sohbet ettim. Ağlarını tamir ediyorlardı. Beni tanımayanlar şöyle bir göz ucuyla baktılar bana "acaba kim ola ki bu meraklı kız?" diye. Tuttukları balıkların fotoğraflarını çekerken gururla anlattılar bana bu sezon av maceralarını. Ne ilginç hikayeleri var, onların ağzından dinlemek ise çok daha güzel. Şiveli konuşmaları, taklitleri sarıveriyor insanı. Seneye yeniden görüşmek üzere diye uğurladılar beni bir torba dolusu sarı kanat, melinos ve çipura ile....
Biz de tuttuk kardeşimle bol bol....
Bahçemle ilgilendim, sarı ayçiçekleriyle konuştum, koruklardan koparıp koparıp yıkamadan yedim anneme inat. Şeftaliler daha olmamıştı yetişemem onlara ama mis gibi kokularını kokladım derin derin. Çiçekleri suladım, ağaçların dibini çapaladım. Domatesleri topladım....
Güzel yemekler yaptım. Ne kadar basit ve bir o kadar da keyifli kasaba hayatı.
Dört gözle beklediğim Cuma günü geldi sonra... Cuma günü Çandarlı'nın pazarı vardır. Yaylayurt köyünden, Bergama'dan, Menemen'den, Emiralem'den, Dikili'den pazarcılar gelir. Tazecik sebzeler, mis kokan peynirler, leziz zeytinyağları ve cıvıl cıvıl bir renk cümbüşü... Pazara gitmeyi çok severim bu yüzden. Her gördüğünü alası gelir insanın. Eller kollar dolar... Bazen alacağım hiç bir şey yoksa da sadece bu cümbüşü izlemek adına giderim pazara. Tezgahların arasında dolaşır, sohbetleri dinler, fotoğraf çekerim doyasıya.
Buz gibi serin denize girip sımsıcak kumlarda nasıl uzandığımı da söylemeliyim size. Yediğim dondurmalar, güzel aile sohbetleri, dostları ziyaret bende kalan hoş anılar.
İşte böyle tatlı, böyle huzurlu, böyle mutlu geçti tatilim....
Seneye bıraktığım gibi güzel bulabilmek dileğiyle veda ettim Çandarlı'ya...
Sevgiler
Resimler, anlatım her şey çok güzel, insanın orda olası geliyor.Yazdıklarınla bunu yaşattığın için teşekkürler.
YanıtlaSilHarika bir post olmuş. Hep sık sık yaz olur mu insanın içi açılıyor Prensesciğim.
Sevgilerimle
Merhaba,memleket özleminin ve oraya kavuşunca yaşananların nasıl duygular olduğunu çok iyi biliyorum.Ben de devamlı aynı şeyleri hissediyorum.Gurbette yaşamak zor,kendi toprağında yaşamak çok güzel.Gene de sağlık olsun be arkadaşım.Güzel günler geçirmeniz dileğiyle..
YanıtlaSilbende dun dondum turkiyeden kis hazirliklari ile ilgili arastirirken buldum siteyi ne tesaduf bende gecen hafta buraya donmeden once ugradim candarliya dikili donusu simdi oralari hatirladim sevgiler nesrin
YanıtlaSilYeni yazı istiyoruzzzzzzzz
YanıtlaSilHadi ama Prensesciğim
Sevgili Mahzun Prenses,
YanıtlaSilBen de bu sene iki defa gittim Çandarlı'ya. İlkinde henüz deniz mevsimi değildi ama manzara büyüledi beni. İki hafta önce de haftasonu tatili için gittik. Bu defa temiz ve soğuk denizine girdim, ferahladım:) Maalesef pazarını kaçırmıştık ama teyzemin aldığı nefis şeyleri özellikle de enfesss keçi peynirini yedik zevkle. Sen de o kadar güzel anlatmışsın ki, bir daha gidesim geldi.
Sevgilerimle...