20 Ağustos 2008

İZMİR'DEN MUSİKİ İLE BAŞLAYAN AŞK HİKAYELERİ.....


Mendilimin ucuna sakız bağladım sakız.
Doğru söyle sevdiğim sever misin başka kız?

Bildiğim eski bir İzmir türküsü bu sözlerle başlar.

Belli ki kalbi kırılmış kız sevdiği oğlana bu iki satır ile söylemek istediği her şeyi anlatmaya çalışır. Artık kız derdini tam anlatabildi mi ya da kalın kafalı oğlan kızcağızın ne demek istediğini anlayabildi mi ben bilemem.....

Benim hatırladığım bu türküye dair; canım anneannemin (Ekim ayında onu kaybedeli bir yıl olacak ve ben onu çok özlüyorum.) iş yaparken ince sesiyle kendi kendine "mendilimin ucuna...." diye mırıldanışıydı.

Küçük, kıvırcık saçları iki yandan örgülü, kapkara gözlü, minik burunlu, kırmızı dudaklı, minicik bir kızken en sevdiğim şeylerdendi mutfakta yemek yapanları seyretmek. Bunların içinden en çok anneannemi izlemekten keyif alırdım. O çok maharetliydi çünkü... Bir yandan bana da anlatırdı neler yaptığını. Bazen kıkır kıkır güldürürdü "kara böceğim", "zeytin tanem" diye severken beni.

Belki de mutfakta maharetli olmamı, mutfak işlerini çok sevmemi anneannemle geçirdiğim o güzel saatlere borçluyum.

Hızlı hızlı domatesleri incecik doğrar, minik köfteleri ellerinin arasında yuvarlacık yapıverirdi. Ben seviyorum diye İzmir'de "pişi" diye bilinen hamur işlerinden, döndürme, bükme, katmer yapardı sık sık. "Çekişte" olacak yeşil zeytinleri kırardı bir bir bana da onları çok önemli bir iş yapıyormuşçasına plastik bidonlara atmak düşerdi. Sonra o nefis bal kabaklı börekleri için yufka açarken ben de şekilsiz hamurlar ortaya çıkarır akşam babama büyük bir heyecanla ikram ederdim...

İşte böyle anlarda keyiflenir ve sözleri hala hatırımda kalan eski İzmir türkülerini mırıldanırdı anneannem teker teker...

Nereden geldi tüm bunlar aklıma diye merak ettiniz değil mi? Geçen gün bu türküyü duyunca radyoda anılar canlandı gözümde bir bir.

Bu aralar "mahzun" oldum ben yine, çabucak duygulanıveriyorum, gözlerimden minik minik damlalar akıveriyor burkulmuş yüreğime doğru...

Bu türküyü duyunca aklıma geldi tüm bunlar. Anneannem, çocukluğum, kırık aşk hikayeleri ve İzmir....

Müzik ile iç içe olan bir ailede büyüdüğüm için şarkılar, türküler en ince nameler besledi ruhumu yıllardır. Türküleri bilhassa çok sevmiş, özel bir zevkle dinlemişimdir.

Şimdi düşündüm de "şarkılar ve türküler" in çok özel bir yeri var bizim ailede.
Her başlayan aşkın ve arkasından yıllarca mutluluk ve huzur getirecek birlikteliklerin hikayesinde esas rol oynuyor "musiki"

Durun da anlatayım.

Babaannemin ağabeyi ve dedem askeri okulda beraber okumuşlar ve sıkı bir dostlukları olmuş. Okul bitince yolları ayrılmış iki arkadaşın. Bir gün dedem özlemiş arkadaşını ve soluğu İzmir'in şirin kasabası Menemen'de almış. (O zaman şipşirin minik bir Rum kasabasıymış Menemen. Şimdiki gibi göç yoğunluğuyla esas kimliğini kaybetmemiş henüz. ) Rum evlerinin bulunduğu mahallede olan dar avlulu evinin kapısını çalmış büyük bir heyecan ve özlemle. Kapıyı ise görür görmez vurulduğu arkadaşının kız kardeşi açıvermiş. Bir kaç gün misafir olmuş o eve. Bu arada iyiden iyiye gönül vermiş, sevdalanmış bu kıza. Ancak kız pek de umursamıyormuş delikanlıyı. Bir gün arkadaşı dedeme " Haydi bize o güzel sesinle biraz şarkı söyle de eski okul günlerindeki muhabbeti yaşayalım doya doya. " demiş. İşte dedem yumuşak sesiyle en güzel eserleri okuyunca babaannem bu güzel sesli ve Türk Sanat Müziği eserlerini bu kadar güzel yorumlayan delikanlıya hayran oluvermiş. Sonra evlenivermişler ....


Ya dedem ve anneannemin hikayesi. İlkokula beraber gitmişler. Anneannem kasabalı, varlıklı tahsildar kızı, dedem ise onlara nispeten yoksul fırıncının oğlu. Anneannem ata binermiş fırtına gibi kasabanın meydanında ve bıyıkları yeni terleyen delikanlılar ise ona hasta... İlkokul yılları bitince herkes dağılmış bir yere. Evli evine, köylü köyüne.... Aradan yıllar geçmiş. Tekrar karşılaşmışlar bir sebeple. Dedem, kasaba meydanında ata binen ve yüreğini hop ettiren, "Yeşil boyalı tren" türküsünü ince sesiyle söyleyen bu kasabalı kızı unutamadığını anlamış o vakit. Onlar da evlenmişler....

Annem ve babam sonra.... Halam ile okul arkadaşıymış annem. Müziğe olan sevgisi ve yeteneği o yıllarda da herkesçe biliniyormuş. Bir gün halam evde anlatmış abisine "Sesi çok güzel arkadaşımın ağbi. Çok da güzel söylüyor" diye. Asla kabul etmemiş babam. "Benden de güzel değil ya sesi. Hem benim gibi çalabiliyor mu enstrüman sen onu söyle...." Bir inatlaşma ile başlayan sevdaları hala sürüyor gözlerimin önünde... Biz büyürken de hep dinledik birbirlerine duydukları sevgi için yazılmış şarkıları, besteleri.....

Böyle işte.

Dinlediğim bir türkü götürdü beni nerelere ....

İzmir'den musiki ile başlayan aşk hikayelerine....


Sevgiyle kalın.....

5 yorum:

  1. Prensesciğim,
    Bundan sonra sana sık sık yeni yazı için yorum bırakacağım, o kadar güzel bir yazı ki okurken resmen yaşadım. Sizin ailede müziğin önemi ne derece yoğun.
    Annen, anneannen, babaannen hepsi de harika. Kader ne derece farklı. ata binmek ve enstürman benim hayalim ama bakıyorum sizin ailede bunlar olan şeyler.

    Sende bir enstürman çalıyor musun ? Hiç söz etmedin. mutfağı sevdiğini biliyorum ama müzik ve diğer hobilerinden.. kısaca yazılarını hevesle bekliyorum canım.

    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  2. Ben geldim yine yazındakiler aklıma geldi :)
    Aşık olmak güzel şey dilerim en kısa zamanda bana da uğrar bu aşk denen şey :)

    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Elit'ciğim;

    Teşekkür ederim güzel sözlerin için öncelikle. Benim de müziğe yatkınlığım var. Biraz enstruman da çalıyorum ama söylemeyi daha çok severim. Ayrıca kim gerçek aşkı bulup bir ömür boyu mutlu olmak istemez ki. Umarım bunu yakalayan şanslı insanlarızdır.

    YanıtlaSil
  4. Babam ud çalardı, ben gitar. Şimdilerde zaman ayıramıyoruz...
    Bu arada dedem de babaannemi Menemen'de görüp beğenmiş. Dar avlulu Rum evlerinde birinin önündeki dar bir sokakta, Cami-i Kebir Mahallesi'nde. Şimdi rahmetli oldu hepsi.
    Hayatta olsalardı bizimkiler sizinkileri tanırdı bence. Eskiden Menemen'de herkes birbirini tanırmış. Kimbilir belki de genç kızlıktan arkadaşlıkları bile vardır...
    Eski bir dostu bulmuş gibi oldum yazılarınızda. Yaşınız da benden küçük gibi hissettim bu arada. (Ben 73,lüyüm)
    Allah'a emanet olun.

    YanıtlaSil