27 Temmuz 2014

TATİL ANILARI 2014 / 2 TİRE

Merhaba sevgili dostlar;

Ramazan Bayramınız kutlu olsun diyerek selamlarım sizleri...

Tatil hikayemize kaldığımız yerden devam edelim. 1. Bölümü buradan; evvelki yıllara ait yazıları ise buradan okuyabilirsiniz...

Birinci bölümün son kısmında Afyon, Ankara gezisinden sonra İzmir-Çandarlı'da bir haftalık mola verdiğimizi yazmıştım. 

Planımız dahilinde, bir pazartesi sabahı, erkenden eşyalarımızı arabamıza yükleyip çıktık yola. Eşimle ikimizin ortak kararı ile iki günümüzü Tire ve Ödemiş'i gezmeye ayırdık. Turistik olmayan, ancak köklü geçmişiyle yaşayan yerler hep ilgimi çekmiştir. 
Evet sahil kasabaları çok güzel, yaşanılası; ancak hakkettiği ün doğrultusunda misafiri, konar göçeri çok oluyor. Bilhassa yaz aylarında kalabalıklaşan nüfus yerli halkın tabiri caizse ağzının suyunu akıtıyor ve bir hafta önce 75 kuruştan aldığınız tarla "domat" ertesi hafta pazarda birden 2,5 Tlye çıkıveriyor. Kalabalık, çeşit çeşit plakalar, çer çöp....

Tanımadığım ellerin sevdiğimin nazik tenine temasını düşününce nasıl kan beynime sıçrıyorsa; güzün, baharda ya da kışın o sakin ve sadeliğine vurulduğum kasabada yabancı seslerin aksine katlanamıyorum işte... Bencil deyin, kınayın beni isterseniz... Ama ben en kuytu zamanlarda, yağmurda, çamurda, kimsenin dönüp de bakmadığı günlerde de yanı başındayım işte...

Her neyse. Bu nedenle gizli kalmış ilçeleri, kasabaları, köyleri gezmek ve oralarda süren yaşamdan bir parça hissetmek adına bir plan yaptık bu sene gezi rotamızda.

İlk durağımız Tire... Ben de bir İzmir'li olarak ilk defa gittim eşim gibi. Yemyeşil ovalardan, küçük kasabalardan ve köylerden sonra birden çıkıveriyor karşınıza Tire ilçesi. Yollar boyunca bir çok beldede çiçekçilik ve süs bitkisi yetiştiriciliği yapılıyor. Rengarenk, göz alıcı...

Tire epey büyük bir ilçe. Çok güzel apartmanlar, dantel perdeli, bahçeli kasaba evleri, geniş caddeler, mağazalar sağlı sollu sıralanıyor yol boyu. 

Biz Cumhuriyet meydanında yer alan öğretmen evini tercih ettik. Konaklayabileceğiniz yer kısıtlı zaten. Kocaman odamıza çarçabuk yerleşip; önceden planladığımız yerlere uğramak için yeniden dışarı çıktık. Gittiğimiz yerlerde o yöreye ait lezzetleri tatmak adına bir de "Mehmet Yaşin'in Lezzet Durakları" isimli kitabını aldık. Ki bu kitabı yakma kararı aldık ya sonra, neyse onu da bilahare anlatırım.

Tire'nin etrafı yemyeşil ağaçları olan kocaman dağlarla çevrili. Bu dağlara çıkan yolun başında bir dere çağlıyor. Dere boyunca tahtadan yürüme yolları ve merdivenler inşa edilmiş. Çok nefis bir manzara var. İşte karşınızda "Derekahve"...










Çağıl çağıl dönerek akan su ve tepede suların döndürdüğü bir değirmen. Yokuş yukarı çıkarken Meryem Ana' nın Kudüs yolculuğu öncesi inzivaya çekildiği Ayazma manastırı var. Üstüne de Şemseddin Bey Medresesi. Medrese önceleri başka bir noktadaymış; ancak depremde zarar görünce ve manastır sapasağlam depremi atlatınca üzerine inşa etme fikri doğmuş :)









Ayrıca burada Tire Belediyesinin bir tesisi var. Biz burada çocukluğumda anneannemin de bahçesindeki koruklarla yaptığı koruk suyu şerbetini içtik... Buz gibiydi vallahi, ohh canımıza değsin :)




Derekahve gezisinin ardından karnımız acıkmaya başladı. Mehmet Yaşin'in yakılası kitabında gördüğümüz meşhur Tire köfte yapan yere bir uğrayalım bakalım dedik. Çırapazarı muhitinde toplanmış Tire köfteciler.    4 - 5 dükkan yan yana. Yabancı bir plaka ve aynı sokaktan üç kere geçtiğimizden olsa gerek her dükkandan çıkan kır saçlı beyamcalar, el kol hareketleriyle kendi dükkanına buyur etti bizi. Zaten bu dükkanlar bir ustadan yetişen çırakların (sanırım kardeş ve babaları) yerleri. 



Birine oturduk. Özetle söylemeliyim ki verilen köfte alelade, turşu çok tuzlu, yoğurt ekşi.. Ücreti de çok çok fazla. Yemek yerken yanı başımızda  akbaba gibi dikilen ve her yabancı plakanın ensesine çöken kır başlı amca da çok itici. Yaptığı kendince şirin espirileri de duymamazlıktan gelerek kalktık oradan. (Akşam yemeğimiz için yine aynı kitabın önerisi doğrultusunda gittiğimiz ve taktak kebabı isimli yemeği yediğimiz yer de her açıdan fiyaskoydu. Gezinin kalan kısmında kendi gözümüzün, gönlümüzün beğendiği yerlerden yedik. Kitabı da ardımızdan gelecek masum nesli düşünerek sonsuza kadar lanetleyerek yok ettik.)

Eşim de ben de aynı memnuniyetsizlikte, ancak dile getirip de didişmemek için susarak öğretmen evinin yolunu tuttuk. Bahçede biraz kedi sevdiler de baba oğul stres attılar. Ben de onları seyrederek keyiflendim :)




Öğleden sonra yürüyerek Tire'yi keşfe karar verdik. Çünkü çarşı eski, dar sokaklardan oluşuyor. Hanlar, hamamlar adım başı. Dolayısıyla arabayı park etmek de sorun oluyor. 

İlk olarak kaldığımız yere çok yakın olan Tire Kent Müzesine gittik. Henüz resmi olarak açılışı yapılmamış. O nedenle ziyaretçisi yok. Biz Kent Müzesi gören masum turist bakışları atınca görevliler bizi içeri aldı ve bir heves bizi başından sonuna gezdirdiler. Bol bol bilgi verip hoş sohbete boğdular. Müze yerli halkın bağışları ile değer kazanmış. Gezdiğim en güzel müzelerdendi diyebilirim. Görevlileri çok ilgili, sıcak ve bilgililer. Kan çekiyor belki de :)

Size müzeden bir kaç kare...









Müzeden çıkıp yolun aşağısına doğru yürüdüğünüz zaman Çıra pazarı ve çevresinde yöresel el dokumaları, keçe işleri yapan ve satan yerlere rastlayabilirsiniz. Urgancılar, sepetçiler, tahtacılar, demirciler... Allah'ım cennete mi düştüm nedir :)

Keçe yapımını bizzat izledik ve sohbet etmeye can atan esnaf ile dereden tepeden konuştuk boyuna...





Çarşıda çok güzel keçe işi masa örtüleri beğendim kendime. Ertesi gün, yani Salı günü tüm Tire sokaklarında pazar kuruluyor ve tüm bu tip yöresel el işleri ve evde hanımların yaptığı el işleri satılıyor. O nedenle nasılsa yarın alırım diye sadece göz gezdirip hiç bir şey almadım. İnşallah demeliymişim oysa :(

Sokaklarda serseri misali gezmeye devam ettik. Harabe halinde duran, tadil edileceği söylenen Kutu Han ve Kemeraltı dükkanlarına benzeyen dükkanları ile tarihi ve sevimli çarşıyı gezdik. Her taraf tarih, eski ve antika kokuyor :)







Oğlum yorgunluktan ve sıcaktan bir yerlerde sızınca biz de eşimle gezimize mola verdik ve biraz soluklandık.



Akşamın sokaklara inmesiyle beraber öğretmen evine ger döndük. Bahçede vakit geçirip odamıza geçtik. 

Ertesi gün gezeceğim pazarın ve alacağım nice güzel şeyin hayaliyle, biraz da sıcaktan terleyip dönüp durdum yatakta. 

Yüce Mevlam bizler için ne yollar çizer önceden bilinmez dostlar. Sabah gün ışırken herkesi kaldırdım erkenden. Önce kahvaltı edecek, ardından pazarı gezip gönlümüzü doyuracaktık. Ardından da Ödemiş'i gezecektik o günkü programımıza göre. Kahvaltı esnasında gelen beklenmedik bir telefon alt üst etti günümüzü :) Haftalardır satılmadan bekleyen İstanbul'da ki aracıma bir alıcı çıkmıştı. Gün içinde İstanbul'a gitmem gerekecekti :) Tire, Gazi Emir'e yakın sayılır. Alelacele kahvaltımızı yapıp havaalanının yolunu tuttuk. Pazar mazar hayal oldu anlayacağınız. Ben tüm günümü İstanbul'da satış işlemleri ile geçirirken, bizimkiler baba-oğul Torbalı'da gezip tozmuşlar. İzmir'e ayak bastığımda gece çoktan olmuştu. Sabah konakladığımız yerden çıkış yaptığımız için ve tüm odalar da dolduğu için kendimize geceyi geçirecek bir yer aradık o geç vakitte. Kamyoncu otellerine bile baktık :) En sonunda Tire'nin en lüks oteli olan Otel Tirem'de bir suit daireyi sudan ucuz bir fiyata tuttuk :) 

O bembeyaz çarşaflar içinde, harika döşenmiş odada missler gibi uyuduk... Sabah da kalkınca kahvaltı öncesinde sizler için güzel Tire fotoğrafları çektim. Otel Tire'ye tepeden bakıyor.



Kahvaltıdan sonra Tire'ye, canım el işlerine veda edip, başka bir baharda görüşmek adına sözleştik. Gezimiz bir gün aksadığı için Ödemiş'i gezmekten vazgeçtik. Zira daha önce bir kaç kere gitmiş, görmüştük. İleride yaşanılası kentler başlıklı listeme Tire'yi de ekleyerek Ödemiş / Birgi kasabası için yola düştük.


Eh o da başka bir yazının konusu olsun... Daha anlatacak çoook şey var...

Candan sevgi ve selamlar...

2 yorum:

  1. ayyy çok güzel yaa her fotoğrafta ben gezmiş kadar oldum :) eski olan herşeye bayılıyorum. o dikiş makinalarının biri de bizim evde evladiyelik maşallah taş gibi hala :))

    YanıtlaSil
  2. Mahzun Prensesim, Ramazan Bayramın mübarek olsun.
    Şeker tadında nice bayramlar diliyorum.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil