15 Ekim 2014

İSTANBUL'DA "MUHTAÇ" OLMAK...

Belki beş yıldır toplu taşımayı neredeyse "hiç" kullanmıyorum. 

Lise öğrenciliğim, üniversite, master iş hayatı derken nereden baksan 15 yıl sabah akşam çile doldurdum çiş kokan iett duraklarında bir keşiş misali. 

Şimdilerde senede üç bilemedin beş çok şükür. 

Bugün bir vesileyle mesai saatinde tıkış tıkış bir iett otobüsüne bindik dört yaşındaki oğlumla. 

Bir sosyolog gözüyle çevremi inceledim ve resmen ürktüm bu şehirden ve insanlarından. 

- Otobüslerin kalabalıklığı, rutubet kokan havasızlığı, kavgası aynı. Bir adım ileri gitmemişiz.

- "Beyler arkaya ilerleyelim", "orta kapı kaptan", "ay beni elledin" replikleri aynı.

- Aman biri bana dokunur da oturduğum yerimden olurum diye gözünü mıhlamış gibi yummuş "uyuyan güzeller"

Değişen şeylerse ellerden düşmeyen "akıllı telefon" ve "zikirmatikler" Bir de yitirilmiş insanlık... 


Tamam bizim zamanımızda da insanlıktan nasibini almamışlar çoktu ancak bu kadar değildi vallahi.

Sabah sabah bir kadın havasızlıktan, sıkışıklıktan pat diye bayıldı gözümüzün önünde. Tabii oğlum ve ben ayaktayız bu arada, hadi bana acıyan yok anladık be Müslümanlar da her frende bir ileri bir geri yalpalayan, kafasını tutunma direklerine çarpan oğluma da bir acıyan çıkmadı. Yaklaşık iki saat o da benimle beraber ayakta durdu. 

Neyse kadın bayıldı, yere düştü. Hava alsın diye kapılar açıldı. Otobüs durdu, kadını indirip hemen karşıdaki hastahaneye götürmek için.Yolcuların ikisi üçü kadını ayıltmaya uğraşırken çoğunluk da duran şoföre söylenmeye başladı. Ne duruyorsun kardeşim alt tarafı bayıldı, işimiz gücümüz var. Ayılır birazdan. Bas git, hazır trafik de açıldı... Şaştım kaldım...

Dönüş yolunda Allah'tan mesai bitiş saati değildi de otobüs çok kalabalık değildi. Koltuklar tamamen dolu, üç beş de ayakta duran. İlk duraktan altı yedi durak sonra tahminimce altı aylık hamile bir kadın bindi. Belli ki bebek alışverişi yapmış elleri çanta dolu. Biz yine ayaktayız ya bu sefer yaslandık ana-oğul rahat bir yere. 

Kadıncağıza hiç kimsecikler yer vermedi. Yüzüne bile bakan olmadı. Kimi masusçuktan görmemezliğe geldi, kimi hakikaten öyle dalmış öyle dalmış ki duyarsızlıktan göremedi...

Önce elleri zikirmatikli dudakları duadan kıpır kıpır dört genç bayanın yanında durdu. Göz ucuyla bile bakmadılar, aman göz göze gelmeyelim diye hamile hemcinsleriyle. 

Sonra iki üniversite öğrencisi oğlana baktı hamile kadın, onlar da kendilerini akıllı telefona kaptırmışlar otobüs yansa bihaber. Tiner müptelası gibi... İphone bağımlısı...

Arka sırada sorsan halden anlar, görmüş geçirmiş orta yaşlı kadınlar, daha arkalarda öğrenciler....

İçim sızladı.... Aynı durakta indik yaklaşık bir buçuk saat ayakta gitti. İnerken konuştuk bir kaç cümle. Her gün böyleymiş, işten dönüşü...

Yaa işte böyle beyler bayanlar. Yatın kalkın her gün dua edin. Allah bu şehirde belki de ülkede sizi diğer insanlara muhtaç etmesin... Kalırsınız vallahi...

1 yorum:

  1. Tarifleriniz ile ilgili sizinle görüşmek istiyorum. Lütfen iletişime geçer misiniz?



    İletişim mail : afiyetleeditor@gmail.com

    YanıtlaSil