01 Aralık 2015

BİR KAÇ ÇÖPATAN PROFİLİ

SABAH SABAH FENA UZUN YAZDIM UYARAYIM BAŞTAN, YAZMADIĞIM GÜNLERE NİSPET...
Dün oğlumla sabah yürüyüşünden dönüyoruz. Yan sokaktan bir delikanlı önümüze doğru kıvrıldı. Beş metre kadar önümüzden yürüyor. Saç şekli ve giyiminden mülteci olduğunu anladım, ama önemli değil kimlerden olduğu anlatacağım bununla ilgili değil.
Her neyse, elinde bir kutu soğuk kahve bir de gofret/bisküvi gibi bir şey var. Biz konuşa konuşa tıngır mıngır yürüyoruz oğlumla arkada. O sırada genç önce gofret sandığım şeyin ambalajını, ardından kutu kahveyi bir kaç adım sonra da yine bir ambalaj kağıdını Hanselle Gratel misali attığı yere, sokağa. Oğlum mütemadiyen konuşmaya proğramlandığı için o fark etmedi.
Ben bakakaldım.
Sonra zihnimden eve varana kadar "yere çöp atma"nın felsefesini yaptım.
Benim bu güne kadar rastladığım üç çeşit çöp atan insan (?) tipi var.
Birincisi size tarif ettiğim genç gibi. Yaptığı şeyin ne olduğunun bilincinde değil. Hiç bir şeyin bilincinde olabileceğini de sanmam. Hani yersin içersin sonra da "kakan" gelir de afedersin gidip yaparsın ya. Onun gibi olağan bir şeydir tüm davranışları. Kakan gelince de düşünmezsin beynin ( Allaha şükür o bize hazır proğramlanmış olarak verilmiş) uyarır seni. O tip birine asla mantıklı bir şeyi anlatamaz, öğretemezsin. Büyük şeyler bekleyemezsin. Varlığı, vücuda gelişi, hiçliği, evrenin varoluşunu... Bu davranışı sergileyen tipler her türlü kötülüğü, toplum düzenini bozacak davranışı yapmaya müsaittir. Değil kainatta başka varlıkların yaşadığı, kendinden gayrı bir cismin varlığının ve haklarının bile bilincinde değildir.
Gelelim ikinci tipe. Bu grup insanlar yere çöp atmanın toplumun hoş karşılamayacağı, ayıp, günah bir davranış olduğunu öğrenmiş, ezberlemişlerdir. Ancak yine de yarım kalan bir şeyler vardır. Ezberletilmiş doğrulara göre çöpü atmamalarını söyler vicdan, atma kuzum günah der, komşular görürse ne derler der... Ancak beyin de at gitsin o pis ayranı kutusunu ne cebinde taşıcan şöyle kimse görmeden duvar dibine bırak yel üfürür, su götürür der. Bu grup da bence beyin ve vicdan arasındaki kordinasyonu tam işletemiyorlar. Hani siz de görmüşsünüzdür. Ellerindeki ayran kutusunu bizim genç gibi sokağın ortasına değil de duvar dibine bırakanı, ya da yollarda belediyenin çevre düzenlemesi adı altında diktipi ağaç diplerine buruşturup mendil atanı, ya da içtiği biranın şişesini plaj kumuna gömeni.
Son profil ise ikna edici çöpatandır. Attığı çöpün doğada eriyeceğini, bir plastik şişenin de gübre olabileceğine inanır, sizi de ikna etmeye çalışır. Attığı gofret kağıdındaki çikolata bulaşığındaki kalsiyumun bitki gelişiminde oynadığı önemli rollerden bahseder. Her zaman atmadığı konusunda da iknaya uğraşır, üç kağıtçının önde gidenidir. Çöpün kenarına küflü ekmek asıp bir hurdacının gelip onu yemesini bekleyecek kadar da acımasız.
Evet şu otuz küsur yıllık hayatımda elhamdülillah üç çeşit profille de bolca karşılaştım. Üç büyük örnek var aklımda karşılaştığım an tüm insanlığa olan inancımı ve ümidimi yitirdiğim.
Biri fakültenin 6. Katından, camdan aşağıya boş pet şişesini atan biyoloji bölümü son sınıf öğrencisi arkadaşımı gördüğüm gündür inancımı kıran insanlığa.
İkincisi üniversite gençlik yaz kamplarında bir doğa harikası olan kanyonları gezdiren, bize yabani yılkı atlarını gösteren, dünyanın dört bir köşesinden gelen bilim adamları ve turistlerin bu yörenin güzelliğine hayran oluşunu anlatan ve ardından boşalmış 50ye yakın pet şişeyi kanyondan aşağı dereye yuvarlayan öğretmenin halidir. Derenin, uçurumun kenarında şişelerin turistlere görünmeyeceğini, hem daha içecek çok suyumuz olduğınu, gideceğimiz derenin hoştur suyu diye kendini savunan hali...
Üçüncü yıkılışım ve gelecek günlere inancımı solduran olay ise Anadolunun tam ortasında, yaşamını toprakls kazanan, kuşaklardır toprağı işleyen bir güzel köyde gerçekleşti. Bizi ağırlamak için kurbanlat kesildi çifter çifter, göl kenarına köycek sofralar kuruldu. Yendi meşrubat, ayran içildi, çocuklar bezlendi. Ardından sıra toplanmaya gelince eteğine elini silen köy ahalisi traktörüne bindi. Ortalık, o canım göl kenarı. Ağaçların altı bebek bezleri, peçete, poşet, plastik şişe ile bezeli kaldı. Ben bir poşete dokdurmaya kalkınca biz buraya seneye bahara değin gelmeyiz o zamana kadar da onlar erir gübre olur kızım, göle de balık gelir diye beni ikna etmeye çalıştılar...
Dedim uzun olacak diye, velhasılı kelam
Nilar der ki çöpünü çöpe değil yere atanı
Yere yatırıp ayaklarını gülmekten öldüresiye gıdıklamalı. Ya da sizin aklınıza gelen başka bir çözüm...
Selametle...

5 yorum:

  1. Süper bir yazı. Herşeyi gözlemliyoruz ama keşke değiştirmek için olumsuz şeyleri, keşke fazlaca güç ve cesaretimiz olsa.

    YanıtlaSil
  2. Ağızlarına tıkasım geliyor bazen (:

    YanıtlaSil
  3. Yere çöp atına görünce uyarmaya çekinirim genelde. Ama eşim hemen uyarır. Aslında uyarmak lazım da karşındakinin tepkisinden ürküyor insan...

    YanıtlaSil
  4. Yerden alip suratına atasım geliyor benimde :) heleki araba camdan firlatilan çöpler icin sürücülere ceza verilmeli

    YanıtlaSil
  5. Harika bir yazı olmuş. Zaten bu üç profil sayesinde gelecek günlerimiz pek ışıl ışıl !!!!!

    YanıtlaSil